Dolgular deri ve deri altının farklı katmanlarına iğneler ve kanüller yani enjeksiyon aracılığıyla uygulanan ve tüm dünyada çok sık uygulanan minimal invaziv estetik işlemlerdir. Dolguların mezoterapi, gençlik aşısı ve PRP gibi diğer enjeksiyonlu yöntemlerden farklı olan en temel özelliği enjekte edilen maddelerin uzun süreler kalıcı olarak enjekte edildikleri yerde hacimsel özellik kazandırmalarıdır. Dolgu maddeleri kırışıklıkları gidermek ve konulduğu bölgede lifting denilen yüzeyden kaldırıp çekme veya germe sağlamak ve hacim yaratmak amacıyla da kullanılabilir.

Günümüzde en fazla kullanılan dolgu maddesi olan hyalüronik asit dolgulardır. Hatta öyle ki dolgu denildiğinde akla ilk gelen ya da birçok kişinin dolgu olarak bildiği tek malzemedir. Buna karşın son yıllarda mineral dolgular da ön plana çıkmaktadır. Hyaluronik asit insanların hücre dışı dokusunun temel maddelerinden olması sebebiyle dokuyla çok uyumludur. İnsan vücudunda zaten var olduğu için dokuda istenmeyen etkilere yol açması beklenmez. Uygulanan kişi sonuçtan memnun olmaz ya da olası bir komplikasyon gerçekleşirse hyalurinaz denilen maddeyle anında ya da sonradan eritilme şansı da vardır. Bu eritici maddeler sadece dolguyu eritir, kişinin kendi hyaluronik asitine etkili değildir. Hayluronik asit dolgular eritilmese de tamamen kalıcı olamaz, zamanla kaybolur. Genel olarak 6 ile 12 ay arasında kalıcılığını sürdürür.

Hyaluronik asit dolgular nerelerde kullanılır?

-Dudak hacminin artırılması, şekil verilmesi, asimetri düzeltilmesi

-Az miktarda uygulamalarda sadece dudağa nemli görüntü verilmesi

-Elmacık kemikleri, şakak, nazolabial bölge gibi orta yüz bölgelerinde hacim sağlanması

-Çene uzatılması ve öne doğru şekil verilmesi

-Çene gamzesi yok edilmesi

-Çene hattı belirginleştirilmesi

-Göz altındaki çöküklüğün azaltılması

-Prejowl sulkus ve marionette çizgilerinin azaltılması

-El üzerinde hacim kaybının azaltılması

-Akne izi, çöküklük ve yara izlerinin azaltılması

Hyaluronik asit dolgular nasıl uygulanır?

Hastaya uygulanmadan önce bölge çeşitli kimyasal maddeler kullanılarak çok iyi temizlenir ve özellikle iğne ile yapılacak uygulamalarda anestezi sağlamak amacıyla topikal yani sürülebilen anestezikler bölgeye uygulanır ve en az 20 dakika bekletilir. Dolgu işlemi bölgeden bölgeye değişmekle birlikte bir bölge olarak düşünülürse ortalama 10-15 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleşir.

Yüzün birçok bölgesinde iğne yerine sivri uçlu olmayan kanülle uygulama yapılır. Bu uygulama öncesinde kanül sivri olmadığı için kılavuz iğne ile deride kanülün geçebileceği bir giriş açıldıktan sonra deri altında istenilen seviyeye dolgu verilir. Damarsal ve sinir yapılarını korumak ve daha az komplikasyon riski sağlaması açısından güvenli ve çok tercih edilen bir yöntemdir.

Yarı Kalıcı ya da Biositümülan (Kolajen Uyarıcı) Dolgular

Kalsiyum Hidroksiapatitli Dolgular

Biyolojik sitümülasyon denilen bu işlemde kişinin kendinin kolajen sentezi tetiklenerek ve uzun süre devam ederek yenilenme günden güne alınan yanıt artar. Etkinliği 2 yıla kadar devam eder yani yarı kalıcı kabul edilirler. Gerekli görülen durumlarda etkinliği uzatmak için ikinci ya da üçüncü ek uygulama yapılabilmektedir. Bu tür dolgular laboratuvar ortamında elde edilir ve kalsiyum hidroksiapatit ve su içeren jelden oluşmaktadır. Enjekte edildikten sonra taşıyıcı görevi gören jel vücut tarafından emilir ve bu esnada kalsiyum hidroksiapatit içeren mikrokürecikler açığa çıkar, bölgedeki hücreleri uyararak kolajen üretimini artırır. El ve özellikle alt yüz uygulamalarında tercih edilir.

Dolgu Enjeksiyonu Öncesi ve Sonrasında Nelere Dikkat Edilmeli?

Ağrı kesiciler, aspirin, kan sulandırıcı ilaçlar, yeşil çay, gingko biloba, sarımsak, ginseng, ekinezya gibi bitkiler dolgu işleminde gelişebilecek morarma riskini artırabildikleri için işlemden önceki 1 hafta boyunda alınmamalıdırlar. Uygulama bölgesinde doktorunuz söylemedikçe masaj yapılmamalıdır. Uygulama sonrası yoğun spor, hamam, sauna gibi terleme önerilmez. Doktorunuzun önceden bilgilendirdiği beklenen belirtiler dışında ağrı, hassasiyet ya da morarma görülürse uygulayan hekime danışılmasını öneririz.